‘Ergenekon’ ne zaman imal edildi?

Size 12 yıl öncesinden bir haberi hatırlatalım. Cemaatin haftalık dergisi Aksiyon’un 20 Mart 1999 günlü sayısında çıkan “terör örgütlerine” ilişkin bir araştırma. Haberin altında “M.A. Eren, M.Aydın ve A.Y. Arslan” adları yazılı.

İsimlerden Adem Yavuz Arslan’ın şimdi gene cemaate yakın Bugün Gazetesi’nde Ankara temsilicisi olduğunu biliyoruz. Cemaate yakın birçok gazeteci gibi Arslan da Aksiyon’da yetişti. Gene birçoğu gibi Ergenekon sürecinde ünlendi. Mehmet Baransu’nun da mesleğine Aksiyon’da başladığını biliyoruz.

Gelelim Aksiyon’un haberine.

Bir örgüt imal ediliyor

Aksiyon’un haberinde o dönemde artan PKK eylemlerinden yola çıkarak DHKP-C’den TİKKO’ya kadar bilinen örgütler anlatılıyor. Ancak derginin katkısı başka. Aksiyon o güne dek bilinmeyen, yeni bir örgütü keşfediyor. Daha doğrusu imal ediyor. Adı: “Halkın Laik Güçleri.”

Derginin yazdığına göre, bir “istihbaratçı” ilk kez Aksiyon’a bilinmeyen bu örgütü ve stratejisini anlatmış. Örgüt İstanbul merkezli. Üyeleri şöyle tanımlanıyor:

“Halkın Laik Güçleri adıyla faaliyet gösterdiği belirtilen bu yeni grup, aralarında generaller, siyasiler, gazeteciler ve etkin bürokratların da olduğu etkili ve önemli kişilerden oluşuyor.

Söz konusu grubun, olayları bizzat tırmandırarak İstanbul’u sıkıyönetim veya olağanüstü hal uygulaması kapsamına aldırmak için uğraştığı iddia ediliyor.”
Bu “örgüt” size tanıdık gelmiyor mu?

“Ergerekon terör örgütü” imal edilmeden sekiz yıl önce, bu uyduruk isimle Ergenekon’un altyapısı döşenmiş bile!

Dikkatinizi çekeriz. Henüz ortada AKP bile yok. “Darbe günlükleri” ve benzeri keşif ve icatların yıllar öncesinden söz ediyoruz. Bu görgüt öyle bir örgüt ki daha 1999 yılında yaratmak istediği “kaos planı” ile İstanbul’a askeri yönetim getirmeyi amaçlıyor. Bu, yıllar sonra Ergenekon savcılarının temel iddiaları olacaktır!

Balyoz’u da bilmişler

Camileri falan bombalayarak İstanbul’da sıkıyönetim ilan etme suçlaması, Balyoz’un temel iddialarından biri. Mehmet Baransu’nun büyük gazetecilik başarısı göstererek imzasını attığı haberlerinden biliyoruz.

“Halkın Laik Güçleri”, 12 yıl önce ne yapmak istiyor, onu da Aksiyon’dan öğrenelim:

“Anayasa’ya göre sıkıyönetimin ilan edildiği yerlerde yönetim askere geçiyor. İstanbul da bu açıdan en şüksek askeri birim Birinci Ordu Komutanlığı olduğu için de Genelkurmay’ın kontrolü altında  olmak kaydıyla sorumluluk büyük oranda oraya geçiyor.”

Kaç kez yazdık. “Her şey 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda bulunan 27 adet el bombasıyla başladı” lafları bir palavradan ibarettir.

Adem Yavuz Arslan’ın “mesleğindeki” hızlı yükselişinin, bu haberlerin altında imzasının olmasıyla elbetti bir ilgisi yoktur!

‘Fenerbahçe’yi yakan adam’

Show TV ana haberinde Talip Doğan Karlıbel’i böyle tanıttı.

UEFA’ya 12 sayfalık bir rapor vermiş Karlıbel, Fenerbahçe hakkında. (27 Ağustos 2011) Aynı gün Haber Türk’in spor ekinde de Karlıbel vardı. Haberlere bakınca sanırsınız ki Türk futbolunda şikeyi Karlıbel açığa çıkarmış.

Birinci Ergenekon davasının 391 No’lu klasörü Karlıbel’in hazırlayıp mahkemeye gönderdiği sahte evraklar, düzmece metinler, taklik imzalı “belge” ile dolu!
Almanya’da yaşıyor Karlıbel.

Bir dönem Alman narkotik polisi tarafından kullanılmış. Para karşılığı Alman polisinin muhbirliğini yapmış. “İstihbaratçıyım” demesi o yüzden.

Yalan üretme merkezi gibi

Karlıbel’in bir başka marifetini 24 Nisan 2010 tarihli Hürriyet “Yalan Rüzgarı” başlığıyla manşetihe taşımıştı.

Fenerbahçe’nin unutulmaz oyuncusu, futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen hakkında düzmece şike konuşmalarını gazetelere servis eden de Karlıbel. Şimdi Galatasaray’ın  futbolcusu Colin Kazım hakkındaki şuçlamaları uyduran da o.

Kimbilir kaç kişinin canını yaktı Talip Doğan Karlıbel. Adam yalan üretme merkezi gibi. Şimdi de malum cemaat hesabına Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’la uğraşıyor.

Bu silahlara kim kumanda edecek?

1998 yılında Genelkurmay, polisin elindeki ağır silahları geri almak için harekete geçti. Genelkurmay, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne verdiği RPG-7, law, MG-3 ağır makineli tüfekler ile polisin envanterine çeşitli yollardan giren ağır silahları geri almak istedi.

“Terörle mücadele” kapsamında özel temcilerin elinde bulunan bazuka, RPG-7, law, çeşitli çaplarda havan ve MG-3 ağır makineli tüfek gibi silahlarla donatan Genelkurmay Başkanlığı, bir dizi yazışmanın ardından verdiği silahların yanısıra, Emniyet’in envanterine çeşitli yollarla girmiş ağır silahları da geri almaya çalıştı.

1992 yılından itibaren, Menteş kampında, pılis özel timlerine özel harekat eğitimi verilmişti. Polis, ağır silahlarla bu dönemde tanışmıştı. Özel harekat eğitimi almaya başlayan polis timlerinin kadro silahları için İsrail’den de alım yoluna gidildi. İngiltere merkezli, Hospro isimli bir firma aracılığıyla satış yoluyla getirilmesine karşın “hibe” olarak gösterilen bu silahların nitelikleri ve tam sayıları konusunda kesin bir bilgi hala açıklanmadı. “Hibe” yoluyla gelen silahlar arasında mikro ve makro Uzi’lerin de kolilerce alındığı biliniyor. Bazı Uzi kolileri için de “kayıp” denildi, ne oldukları hâlâ ortaya çıkarılamadı.

Şimdi özel harekat polisleri için düşünülen silah ve donanımın yanında yukarıdakiler çocuk oyuncağı gibi kalıyor!

Genelkormay’ı kaygılandıran, özel harekatçılara terörla mücadelede etkin görevler verilmesi ya da ağır silahlarla donatılması değil. Asıl sorun bu silahlere hangi siyasetin kumanda edeceği.

Hükümetin, “terörle mücadelede yeni strateji” çerçevesinde polisin özel harekat timleri için düşünülen görevlerin nerelere kadar uzanacağı Libya’da verdikleri “eğitimden” anlaşılıyor.

Şehit haberi suç sayıldı

Odatv iddianamesi tartışılmaya devam ederken 23. sayfada suç unsuru taşıyan bazı haberler, dikkat çekiyor:

“Karakola Saldırı 4 Şehit”

“Şemdinli’de 11 Asker Şehit 16 Asker Yaralı”

Başbakan Erdoğan, gazetecileri uyarırken şehit haberlerinin abartılmamasını söylemişti. Böylece ilk kez uygulamada da şehit haberleri ceza konusu oldu.

Odatv.com

Hikmet Çiçek/Aydınlık

Yorum yapın yada içinizi dökün rahatlayın...